15 Ekim 2017 Pazar

KÜÇÜK BİR YOLCULUK



Bugün ilk satırlarıma bir otobüsün içinde başlayacağımı hayal bile edemezdim. Yurttan çıkıp kütüphane için üniversitemin yolunu tutayım dedim. Az önce bindiğim otobüsün şoförü, 17: 40’da diğer aracın okula gideceğini söyledi. 

...

Duraksadım ve:  “Yürüsem daha iyi sanki”, dedim. Şoför : “Hesabını yap, sen bilirsin”, dedi.

Biraz düşündüm ve otobüsle gitmeye karar verdim. Daha sonra defterimi çıkarıp bir şeyler karalamak istedim.  Hayat yolculuğu üzerine düşüncelerim yeniden canlanmaya başlamıştı. Bir yolculuk yapacağız ve bu yolda hep bir şeyler kaybedip kazanacağız gibi duruyor.
Şimdi ne alaka hayat yolculuğu diyebilirsin… Anlatayım.

Bu yolculukta iki seçenek verilmiş. Otobüsü beklemeden yürümek ve otobüsle gitmek…
Eğer yürürsem bekleme sürem olan yirmi beş dakikayı yola vermiş olacağım. Zamanlama olarak hemen hemen birbirine denk zamanlar. Kendimi yorgun hissettiğim için yürümek enerjimi daha da düşürecek. Muhtemelen yürümezsem yorulmayacağım. Bir yolculuk yaparken bir şeyler kaybedip kazanmaktan bahsetmiştim. Peki, yürürsem ne kazanabilirim? Şuan aklıma gelen tek kazanç otobüse vereceğim bir miktar paranın cebimde kalacak olması. Enerjimin bende kalmasını on otobüs parasına değişebilecek yorgunluktayım.

Bu arada otobüsü beklerken bu satırları yazıp hatta üstüne kitabıma başlangıç yapacağım aklıma gelmezdi.  Şoförün hesabını yap, sen bilirsin dediğini hatırlarsın. Her zaman hesap kitap işleriyle uğraştığımı düşünürüm. Plan, program ve stratejiler. Yapamadığımda canım sıkılır ve bir vicdan azabı çekerim. Çekerdim desem daha iyi olur sanırım. Son zamanlarda hayatı yönünü kaybedecek kadar akışına bırakmış gibi hissediyorum. Sanırım zaman zaman sana da olmuştur. Hani çok istersin çabalarsın sonunda olmayabiliyor, bir şeyler ters gidiyor. İstediğin sonucu alamasan da süreç içerisinde verdiğin çaba yeni özellikler katıyor insana…

Belki de hesabımı yaptım, ben bilirim diyerek yola çıkmalıyım. Kazanmayı ve kaybetmeyi unutup, kendimi yolculuktan zevk almakla meşgul etmeliyim. Neler öğrenebilirim, neler deneyimleyebilirim? Neler ……?    Ve eğer kendimi gerçekten iyi hissetseydim  güzel bir yürüyüş çok daha keyif verirdi.
...
Verirdi dedim 🙂 açtım ağzımı hadi bakalım buyur… Buraya kadar yazıp bırakacaktım ki. Hayat bir kez daha niyetimi sorgulamama sebep oldu. Otobüs üniversitenin içine girdi az bir mesafe gittik ve yol çalışması olduğunu gördük. Şoför Bey Amcayı daha fazla yormak istemedim ve yürümek için otobüsten indim. (Yol çok bozuktu…)

Üniversitemin kütüphanesi ile aramda on beş dakikalık yürüme mesafem vardı. Kütüphaneye doğru giderken kendi kendime: “ Hadi! Serkan yolculuktan zevk al dostum, yazmak ve söylemek kolay yaşa bakalım”, dedim. 😀
Ve yolculuktan zevk alarak yürümeye çalıştım.  Ağaçların ve üniversitemizde gezinen tatlı köpeklerin selamlarını aldım. Tatlı bir yorgunlukla kütüphaneye varmıştım.

Saat 18:00…

 Kütüphanemizin ışıkları yanmıyordu ve bu işte bir terslik var diye düşünüyordum. Camdaki yazıyı okumak için yaklaştım. Aynı anda üç şey gerçekleşti. Sensörlü kapı açıldı. Yazıyı okudum(Hafta Sonu Saatleri 10:00- 17:00). “Kapalıyızzzzz”, diyen güvenlik görevlisi. Kafamı uzatarak karanlıkta güvenliğin geldiği sesi aradım. Bir müddet göremeyince “Kapalı mıyız? Abla” diye bağırdım. Uzakta sandığım güvenlik görevlisi hemen sağımda masada oturuyordu. 👀

Gülümseyerek hafta sonu saatleri hakkında bilgilendirme yaptı. Teşekkür edip geriye birkaç adım attım. Sensörlü kapı kapandı. Kapıdaki yansımama bakıp; “ Yolculuktan zevk alma konusunda erken konuştum galiba”, diyerek tebessüm ettim. Kendimi Ben Efsaneyim filminde dünyada tek başına kalan Will Smith’in canlandırdığı karakter gibi hissettim. Şimdi ne yapacağım konusunda bir fikrim yoktu.

….

Sağlık olsun demek için kendimi epey zorladım. Canım sıkılmadı değil hani… Eee ne yapalım?  Aşağıda bulunan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin kantinine indim. Çay içiyorum, bisküvi yiyorum ve yazıyorum. Bu yazıyı nasıl bitirsem diye düşünüyorum.

Hayatı birçok değişkene bağlı denkleme benzetiyorum. Bazen işlerin içinden çıkamadığımızda kaçmak için işi birçok faktöre bağlıyoruz. Şans, para, zaman vs… Bir yola çıkıyoruz ve hesaplarımızın dışındaki değişkenleri bilemiyoruz.

Yorulduğumuz, sarsıldığımız ve düştüğümüz zamanlar oluyor. Böyle zamanlarda bize gereken niyetimizi daha da güçlendirerek yola koyulmak gerek diye düşünüyorum.   Yaşayabiliyor muyum? Net bir cevap veremiyorum dostum. Umarım senin net bir cevabın vardır. Sadece öğrenciliğime devam ediyorum hayat yolunda ve bu son nefesime kadar sürecek bir yolculuk.

Niyet bizden belki daha iyisi olur belki kötüsü… Hayat her sonuca gebedir.

 MFO’nün şarkısında dediği gibi “Niyet Neydi Akıbet Ne Oldu” …

Ne zaman kendimi “ çok şansızım” diye nitelendirsem, içimdeki sıkıntının daha da arttığını fark ederim. Kendime bugün bir söz veriyorum, sende aynı konudan muztaripsen, gel beraber söz verelim. Şansız değilim, Şansız değilim, Şansız değilim. Hayatı buna bağlayacak değilim. İlla ki bağlamamı isteyen iç sesim cevap mı ararsın?… Ben çok ŞANSLIYIM.

Benim inandığım ve rehberim dediğim kitapta çok güzel bir kısmı da paylaşmak istiyorum.
“… Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şeyde sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.” (Bakara-216)

Bu arada sahi benim okula gitmemdeki niyetim neydi? Kütüphaneye gidip, sessiz bir köşeye çekilip, kendi iç sesimi dinlemek ve kitabımı okumaktı. Daha sonra dersler hakkında plan yapıp çalışmaktı. Şuanda iç sesimi hayal edemeyeceğim kadar güzel dinledim diyebilirim. Kendimi daha mutlu ve umutlu hissediyorum. İstediğim o güzel yalnızlık zaman dilimini bana sunan hayata teşekkür ediyorum.

 Diğer işlerim aksadı biliyorum “Eee yapacak bir şey yok” diye bir şey de yok 🙂 Uygun ve biraz esnek bir planla tekrar daha güçlü bir niyetle onlara odaklanırım ve sonuçtan ziyade süreçte öğrendiklerimin, deneyimlerimin zevkini tatmaya çalışırım.

İnsanın kendi içinde kaybolduğu anlar, daha güçlü birşekilde ortaya yeniden çıkmasını sağladığına, inanırım. İyi ki otobüs geç hareket ediyordu ve iyi ki yol çalışması vardı. Işıklarını kapalı gördüğüm kütüphanedeki güvenliğin gülümsemesi bana karanlık bir ortamın nasıl aydınlatılacağını bir kez daha öğretti. Belki de çok düşünüyorum, bilmiyorum. Böyle daha mutluyum bunu biliyorum. Sıradan 10 dakika sürecek bir otobüs yolcuğu için ne gerek vardı ki bu kadar anlam aramaya değil mi? 😀 Yapacak bir şey yok bunlar benim anlam arayışı içerisinde bulduğum küçük işaretlerim. Küçük şeyler işte…

Geri dönüşü yürüyerek yapmayı düşünüyorum, kendimi gerçekten iyi hissediyorum…

Selametle ve tebessümle kal güzel dostum. 😊
        

14.10.2017 19:15 (İİBF Kantin)