30 Mayıs 2018 Çarşamba

ANNEMİN PLAKLARI ♬♬


                                    
Bugün çok sevdiğim güzel bir adamdan ve onun yapıp, sunduğu bir radyo programından bahsetmek istiyorum. Aslında bu kadar düz ve yalın anlatmak içime sinmiyor. Hatta bunu bir hikâye ile anlatma işine girişmem yarım kaldı. Şöyle ki yazmaya başladığım ve fazla hüzünlü bulduğum hikâyemi yırtıp attım. Biliyorum, hüzün güzeldir diyeceksin belki de…

Geçenlerde, değer verdiğim eski bir arkadaşıma Annemin Plakları programını tavsiye ederken; “ Edebi ve huzur verici bir program… Bu arada dikkat et! Biraz hüzün verir”, demiştim. O da bana; “Hüzün güzeldir…” demişti.

Düşünüyorum da hüzün gerçekten güzelmiş. Hatta hüzün, hüzünlendiğimiz şeyden bile güzel. Bu şey aslında her şey olabilir. Yine şey dedim tam anlatamadım, biliyorum. Dur! Kafan karışmadan basit bir örnek vereyim.  Bazen giden sevgiliden bile daha güzel, bir hüzüne sahip olabiliyor insan.

Hani ne demiş güzel adam Tolstoy: “Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın.” İşte hüzün aşırıya kaçmadığı sürece acımızı ve acıları hissedebilmemizi sağlıyor. Hüzün bizi daha güzel bir insan yapan ve iyileştiren acı bir şurup değil de nedir? Geçenlerde izlediğim bir tiyatro oyununda ana karakterimiz şöyle söylemişti: “Acı çektikçe empati duygumuz artar.”  Merak etmeyin ne acılar içindeyim ne de depresif bir ruh halindeyim. Tavsiye ettiğim programda arabesk değil, bazen huzurla beraber hüzün veriyor diyelim. İkisi bir arada olur mu? Ee hayat birazda böyle değil mi? Bu arada hayatı ne kadar anlayabiliyorum ki bu kadar kolay özetledim. Neyse, ne kendime ne de hayata önyargılı davranmak istemem. Selam olsun yüreğinin sesini dinleyenlere…


Bahsetmek istediğim bu muazzam radyo programın adı “Annemin Plakları”… Bu muazzam programın sanatçısı ise Çetin Erker. Programın sanatçısı diyorum zaten dinlediğinde beni daha iyi anlayacağına inanıyorum.


Çetin Erker, Annemin Plaklarının yapımcısı, Dublaj ve Seslendirme sanatçısı , Ressam ve çeşitli müzik enstrümanlarıyla haşır neşir olan güzel bir adam. Kendisinin yapmış olduğu resimleri ve programının bazı kısımlarını kendi izni dâhilinde burada paylaşıyorum. Ben ne kadar anlatsam da anlatacaklarım gölgede kalır...



He birde bir şeye değinmeden edemeyeceğim. Biraz eleştirisel olacak, olsun varsın. Genellikle okuduğum kitapları ve yazarları, izlediğim filmleri ve faydalı bulduğum videoları anlatmayı, tavsiye etmeyi çok severim. Bu davranışım muhabbette bilgili gözükmek için değil, değerli gördüklerimi sevdiklerimle paylaşma istediğimden kaynaklanıyor. Hiçbir zaman bu güzel emekleri kopyala yapıştır yapıp altına imzamı atmadım. Hatta bunu fazla abartmış olabilirim. Sürekli kaynak göstermek ve bu sözlerin bana ait olmadığını insanlara ispat etmeye çalışırmışçasına konuşmam ne kadar sıkıcıymış… Bırakıyorum bu huyumu yavaş yavaş. Aslında başka sıkıcı olan durum ise karşımızdaki ne kadar iyi olursa olsun, biz takdir etmeyi bilmiyoruz diye düşünüyorum. Hatta takdirden ziyade küçücük bir şeye takılıp her şeyi sıfırla çarpmayı çok seviyoruz. Bir şeyleri kabul etmek yerine yok etmek daha kolay geliyor. Sebepler ve peş peşe süregelen çünküler sayesinde, her şeye rağmenli ne sevebileceğiz ne de sevilebileceğiz. Güzel işler yapanlara ve yapmaya çalışanlara selam olsun…

Annemin Plakları ile tanışmam nasıl oldu?

 Bir sınav öncesi harıl harıl çizimler ve hesaplamalarla uğraşırken, bir yandan arkadaşım televizyonun radyo bölümünü açmıştı. Sesi güzel ve huzurlu bir radyocunun Franz Kafka ve Milena’dan bahsetmesi dikkatimi çekmişti. Daha sonra radyoda duyduğum şu ses beni mutlu etmişti. “Annemin Plakları”… Mutlu olmamın sebebi dinlemek istediğim bu radyo programının ismini öğrenmemdi. Ve sonra fırsat buldukça dinlemeye başladım. 


Bundan iki üç sene önce “Hayalet Radyo” ismini verdiğim ve üç arkadaşım ile yapmayı düşündüğüm bir cansız radyo projemiz vardı. Tabi dersler ve zamanımızın olmayışından dolayı yapamadık. Bu arada bu söylediğim bahanelerin ardına gizlenmiş kocaman bir yalan. Eğer gerçekten isteseydim yapardım en azından uğraşırdım. Misal uzun zamandır ilerletemediğim romanım gibi… Neyse yalancılığımdan bahsetmeyeceğim elbette. 😀


Bu isim nereden çıkmış? Annemin Plakları…

Şöyle ki Çetin Erker’in annesinin ve hatta dedesinden annesine kalan bu zamana kadar gelen plaklardan kaynaklanıyor. Çetin Erker bu plakları sağ olsun bizimde dinlememizi sağlıyor. Ve programı birbirinden güzel yapan şarkılar, eski filmlerden kesitler, Çetin Erker’in samimi düşünceleri ve yüreğe dokunan edebi lezzet...Görüldüğü üzere anlatılamıyor, sen en iyisi birde onu dinle. Bu arada belki dinlediğinde beğenmeyip “Amma abartmışsın be dostum!” diyeceksin. Herkesin damak tadı başka kimisi ekşi sever, kimisi tatlı, kimisi de acı. Her neyse…

En sevdiğim Annemin Plakları bölümünden bahsetmeden edemeyeceğim. “Bana doktor değil hasta lazım”… Aslında birçok anlatmak ve duymak istediğim duyguları, düşünceleri barındırıyor. Çetin Erker’den bir alıntı yapayım ve yavaş yavaş yazımı bitireyim.

“Yaşasın hayat, kahrolsun hatıralar... Bana doktor değil hasta lazım... Evet, hasta... Zira hastanın halinden en iyi hasta anlar... Ve refakatçi anlar... Ama doktor anlamaz... Doktor neren ağrıyor diye sorar ve nasıl bir sızı diye tarif ister... Oysa hasta sen daha şuram ağrıyor dediğinde, sana acını anlatmaya başlar... Doktor, dikişlerin alınana kadar doktordur... Hasta ise, izi kalan yarasıyla hep senden yanadır... Yani dara düştüğünüzde, insan doktor değil; hasta arıyor... O an insan iyi olumlu şeylerle gönlü eğlensin istemiyor... İnsan kötüdaş arıyor...”

-Çetin Erker-

Son moda olan akılcılık ve ben demiştim zatenler, ben biliyordumlar... Ne kadar aptalcalar... Biraz kaba oldum sanırım. Zaten çok da kibar olduğumu iddia etmiyorum. İnsanız ve içimizde bin bir karakter var. Sadece güzel olanı yaşatmaya çalışıyorum. Ve hatalarımı da seviyorum.

Birde bir şey denemek istiyorum. Hayalet Radyo hayata geçmese de bende şuan yazdığımı kendi sesimle seslendirmek istiyorum. Birazda işin içine sohbet katmak istiyorum. Çok sevdiğim bir söz vardır. "Gönül ne kahve ister, ne kahvehane. Gönül muhabbet etmek ister kahve bahane..."  Gerçi kahvenin kokusu bile insanın gönlünü hoş eder ya... O da ayrı bir konu. Açıkçası gönlüm biraz muhabbet etmek istiyor, tek kişilik olsa da yalnız olmadığımı biliyorum.


 Yeri geldiğinde kitap okumanın bile ağır geldiği zamanlarda, bana iyi gelen Annemin Plaklarına ve yapımcısı Çetin Erker’e buradan teşekkür ediyorum. Belki de çok fazla bahsedemedim. Bazı güzel şeylerin anlatılması sanıldığı kadar kolay değilmiş. Dinlemek, görmek kısacası yaşamak gerekir. 



Bu arada sloganımız olan tebessümü elden bırakmamak dileklerimle. Selametle kal güzel dostum. 😊




“Yazdıklarım, boyadıklarım, çaldıklarım... Güzel değil mi yazmak, susarak konuşmak gibi... Kendine cevaplar vermek gibi... Beyaz birer ayna gibi sayfalar... Yüzündeki çizgiler gibi satırlar… Mimiklerin gibi heceler...”
 -Çetin Erker-





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder